Please assign a menu to the primary menu location under menu

Söyleşiler

GÜLÇİN KÜLTÜR ŞAHİN: “KIRMIZI ODA’DAKİ BÜTÜN DANIŞANLAR BİR NEVİ HAYATIN DA TEZAHÜRÜ GİBİDİR”

Table of Contents

Her ne kadar birçok kişi onu Kırmızı Oda’nın Tuna’sı olarak tanıyor olsa da; biz onu aslında 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde kendisine En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandıran Çatlak isimli filmdeki rolüyle hafızalarımıza kazımıştık. Öyle sevecen ve içten ki onu izlerken inanın zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamıyorsunuz. O yüzden kendisiyle bu söyleşiyi yaparken biz inanılmaz keyif aldık. “Kırmızı Oda” dizisinde Tuna karakteriyle karşımıza çıkan Gülçin Kültür Şahin ile ikicaybiriacik.com için sözleşip keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Siz de bu söyleşide bize eşlik etmeye ne dersiniz?

SÖYLEŞİ: EBRU ALTIN ÇAPÇI

TV8’in fenomen dizilerinden Kırmızı Oda’yı şu ana kadar denk gelip izlemeyen yoktur herhalde. Gülseren Budayıcıoğlu’nun 2004 yılında yayınlanan Madalyonun İçi adlı kitabından uyarlanan dizi de Tuna karakterine hayat veren Gülçin Kültür Şahin, yetenekli bir oyuncu olmasının dışında aynı zamanda ışığını her daim yansıtmayı başaran ödüllü oyuncularımızdan da biri. Sibel, 7. Koğuştaki Mucize, Çatlak veya Kumbara filmlerini izlediyseniz illa ki ona denk gelmişsinizdir.  Bu yıl hem 8. Boğaziçi Film Festivali’nde hem de 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En iyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görülen Gülçin Kültür Şahin ile henüz tanışmadıysanız, hadi gelin Kırmızı Oda’nın nam-ı değer Tuna’sını hep birlikte tanıyalım.

Gülçin Kültür Şahin oyuncu olmanın dışında kimdir? Okuyucularımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

O kadar zor bir soru ki bu… 33 yaşındayım. Babaeski’de büyüdüm. Eğitimin bağımlısıyım. Hayatımı idame ettirmek için para kazanmam gerekmese tüm hayatımı üniversite öğrencisi olarak sürdürürdüm. Sanatın her dalına müthiş bir hayranlık duyuyorum. Sporu bir türlü alışkanlık haline getiremedim, bununla ilgili çalışmalar sürüyor. Resim yapmaya çok özeniyorum, maalesef yapamıyorum. Yazı yazmayı çok seviyorum. Denemeler, küçük hikayeler yazıyorum. Bir süre sonra okuduğumda yazdıklarımdan nefret ediyorum. Bunun sonucu olarak bir süre yazmaya küsüyorum. Sonra izlediğim ya da okuduğum bir şey yazma konusunda beni yeniden teşvik ediyor, masanın başına oturuyorum. Yazma konusunda böyle bir döngünün içinde debeleniyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. Hamur işlerini hem yapmayı hem de yemeği maalesef çok seviyorum ?

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı gulcin-kultur-sahin-1.jpg

“İNSAN, EN BÜYÜK PİŞMANLIĞI YAPMAMAYI TERCİH ETTİKLERİNDEN DOLAYI DUYAR”

Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluğumdan beri tiyatro ve sinemayla çok ilgiliyim. Her şeyden önce iyi bir izleyiciydim. Ancak maalesef oyunculuğun para kazandırmayan, bu yüzden de hobi olarak kalması gereken bir uğraş olduğuna kendimi ikna etmişim. Gıda Mühendisliği’ndeki yüksek lisans eğitimim sırasında baktım gördüm ki ben kazandığım tüm parayı ve iş dışındaki zamanımı oyunculuğumu geliştirmeye harcıyorum, o halde bunu profesyonel olarak yapmamak kendime çok büyük haksızlık olur” diye düşündüm. İleri ki yıllarda geriye dönüp baktığımda “Ben keşke oyuncu olsaydım” demek istemedim. Çünkü insan yapmamayı tercih ettiği şeylerden yaptıklarına göre daha büyük bir pişmanlık duyuyor. Denemekten korkmadıklarımız en azından anlatılacak güzel bir hikaye bırakıyorlar.

Şu anda rol aldığınız proje ile yollarınız nasıl kesişti? Size “Bu işte mutlaka olmalıyım” dedirten şey ne olmuştu?

Tuna karakteri için teklif geldi bana. Yönetmenimiz Cem Karcı’nın, daha önce de beraber çalıştığım ve çok sevdiğim bir yönetmen olması benim için en büyük etken oldu diyebilirim. Bunun akabinde Gülseren Hanım’ın kitaplarını edinip Tuna karakteriyle tanıştım ve çok sevdim.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı gulcin-kultur-sahin-2.jpg

“KÖTÜ GEÇEN BİR GÜNÜMDE BİLE İÇTEN BİR GÜLÜMSEMEYLE NEFES ALDIĞIMI HİSSEDERİM”

Dizide canlandırdığınız Tuna karakteri ile benzer yönleriniz var mı? Tuna’nın en çok hangi özelliğini seviyorsunuz?

Oyuncu olarak her karakterde kendime dair bir şeyler buluyorum zaten. Tuna’nın en çok güler yüzlü olmasını seviyorum. Kötü geçen bir günümde bile içten bir gülümsemeyle karşılaştığımda kafamdaki sis bulutunun hafifçe aralandığını, nefes aldığımı hissediyorum. O yüzden Tuna iyi ki gülümsüyor.

Kırmızı Oda deyince aklınıza ilk ne geliyor?

Tuna’nın masası ve bekleme salonu. Birazdan içeri girip içlerindeki irini akıtacak bütün danışanların kimsenin bir diğerinin derdinden haberdar olmayarak salonda bir arada oturması tam bir hayat tezahürü gibi geliyor bana…

“ŞU SIRALAR EN ÇOK FİLM FESTİVALLERİNE GİTMEYİ ÖZLÜYORUM”

Set dışında zamanınız nasıl geçiyor?

Edebiyatın ve sinemanın sıkı takipçisiyim. Bol bol okuyorum. Bu pandemi döneminde arkadaşlarımla internet üzerinden zaten hali hazırda çok popüler olan kitap kulüpleri yaptık. İletişimimizin kesilmemesi ve bol bol okumaya teşvik anlamında çok iyi oldu. Bir kitap ve okuma süresi belirliyoruz. Bu sürenin sonunda herhangi bir çevrimiçi platformda buluşup kitap üzerine sohbet ediyoruz. Herkese öneririm. Kitapların rehberlik ettiği bu sohbetlerde türlü türlü anılarımızı hatırlıyoruz, hiç düşünmediğimiz konular üzerinden tartışıyoruz, illa ki bir film, podcast yayını ya da başka kitaplar öneriliyor. Bol bol da film izliyorum. Bazen bir yönetmenin peşine düşüyorum, bazen bir oyunun, bazen de türün. Pandemi sebebiyle en çok özlediğim şey film festivalleri. Filmi heyecanlı bir kalabalıkla izleyip, sinemanın çıkışında film üzerine sıcağı sıcağına yaptığımız sohbetleri çok özlüyorum.

“ALDIĞIM ÖDÜLLERİN HEPSİ OYUNCULUĞA DAİR HEVESİMİ ARTTIRAN BİRER IŞIK OLDU” 

Hem 8. Boğaziçi Film Festivali’nde hem de 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde aldığınız “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü” size neler hissettirdi? Ödülün kariyerinize olan katkıları neler oldu?

İnanılmaz mutlu etti. Yaptığım ödül konuşmalarında da açıkça görülüyor heyecanım. Dediğim gibi çok film izleyen ve senelerdir bu festivallerin takipçisi olan biriyim. Seyirci olarak koşa koşa gittiğim bu festivallerde ödülle onurlandırılmış olmak beni inanılmaz mutlu etti. Ödüllerin kariyerime olan katkısını uzun vadede göreceğiz. Ancak ödüllere dair şunu söyleyebilirim ki çok karanlık zamanlardan geçtiğimiz şu pandemi döneminde oyunculuğa dair hevesimi arttıran birer ışık oldular.

“ÖNYARGI ÖĞRENMENİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELDİR”

Oyuncu olmak isteyenlere eğitimin rolü, mesleki disiplin ve kişisel gelişim hakkında neler söylemek istersiniz?

Oyuncu olmak isteyen arkadaşlarıma öncelikle hayata karışmalarını ve önyargılarından kurtulmalarını öneriyorum. Önyargı zaten öğrenmenin önündeki en büyük engel. Oyunculukta eğitim hiç bitmiyor. Kendinizi geliştirmeyi bırakamazsınız çünkü dünyanın en iyi oyuncusu olsanız da (ki böyle bir şeyin mümkün olduğuna inanmıyorum, çünkü çok fazla çeşit insan, çok fazla çeşit karakter ve her oyuncunun yorumlama şekli kendine has) her karakter önünüze çözülmesi zor bir denklem olarak geliyor. Özellikle insanları tanımaya başladıkça, az önce bahsettiğim gibi hayata karıştıkça insanların zannettiğimiz gibi tek boyuttan ibaret olmadığını fark ediyorsunuz ve asıl iş o zaman başlıyor. Ayrıca bol bol okumalarını ve izlemelerini de öneriyorum. Aslında bildiğim tek yol bu olduğu için… Edebiyat ve sinema sizi para karşılığında gidemeyeceğiniz yolculuklara çıkarıp, envai çeşit insanla tanıştırıyor.

Yakın zamanda hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleriniz var mı?

Dijital platformda yayına girmesini beklediğim, maalesef şu an detaylarını veremeyeceğim bir iş var. Onun için de çok heyecanlıyım.

Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim. Keyifle okuduysanız ne mutlu bana. Tüm okuyuculara sevgiler ?