Yılın en romantik gününe malum şunun şurasında saatler kaldı. İçinde bulunduğumuz pandemi koşullarından dolayı bu Sevgililer Günü’nü evlerimizde geçireceğimizi düşünecek olursak güzel bir yemek sonrasında aşk dolu bir film laf aramızda en büyük kurtarıcımız olabilir.
Film tercihiniz hangisinden yana olursa olsun, keyif alacağınızı düşündüğümüz başlıca aşk filmlerini sizler için derledik. İşte gerçek aşkın sonsuza kadar sürebileceğini kanıtlayan sevgi dolu 17 film…
The Notebook

Yaşlılar için yapılmış bir bakımevinde yaşayan ve çevresindekiler tarafından “Duke” diye çağırılan ihtiyar adam sararmış defterinde yazılı olan bir hikayesini okumaya başlar. Hikaye 1940 yılında başlar. Güney Carolina’da yer alan Seabrook Adası’na Allie Hamilton isimli 17 yaşında bir genç kız gelir. Ailesiyle birlikte tatile gelen Allie, burada yaşayan Noah isimli bir gençle yakınlaşmaya başlar. Aralarındaki sınıfsal ve ekonomik farklılıklara rağmen birbirlerine duydukları hissi engellemek, doyasıya yaşamaya başlarlar. Ancak onları bekleyen ayrılık 2. Dünya Savaşı’nın kızışmasıyla birlikte gelmek üzeredir. Ryan Gosling ve Rachel McAdams gibi son dönemin yetenekli oyuncularını başrolünde izlediğimiz film savaş ve dramı bir araya getiren filmlerden.
Sylvie’nin Aşkı (Sylvie’s Love)

1950’lerde Harlem’de babasının plak dükkanında çalışan bir kadın, genç bir saksafoncuyla tanışır. Adama aşık olan kadın, kendisini duygusal bir krizin ortasında bulur. Çünkü kadın, Kore Savaşı’na katılan bir adam ile nişanlıdır. Kadının yaşadığı iç çatışma, onu pişmanlık duymadan yaşamına devam edebilmesi için kendisini bulması gereken bir duruma sürükler.
Afrika Kraliçesi (The African Queen)

Birinci Dünya Savaşı patlak vermiştir ve Almanya Kongo’ya girmiştir. İşgal esnasında ağabeyini yitiren Rose Mayer, sarhoş bir serüvenseverin teknesiyle bu ülkeden daha sakin bir ülkeye kaçmaya karar verir. Bütün bu yolculuk boyunca sadece doğal tehlikeler ve düşman askerleri değil, aralarında filizlenecek olan aşk da enselerinde olacaktır. Katharine Hepburn ve Humphrey Bogart gibi iki süperstarı bir araya getiren film Bogart’a En İyi Erkek Oyuncu dalında bir de Oscar ödülü kazandırmıştı.
Aşk Bir Hastalıktır (The Big Sick)

Chicago’da bir mekanda komedyen olarak çıkan, bir yandan da gündüzleri taksicilik yapan Kumail (Kumail Nanjiani), ailesinin kendisi gibi Pakistan kökenli hayırlı bir kısmetle evlenmesi için yaptığı tüm girişimleri reddetmektedir. Bir gösterisinden sonra tanıştığı Emily (Zoe Kazan) ile ilişkisi ailelerinin uyumsuzluğu nedeniyle uzun sürmeyecek gibidir. Ancak Emily’nin beklenmedik ve çok ciddi rahatsızlığı, Kumail’i hayatta değer verdiği her şeyi tekrar düşünmeye ve bunlar arasında bir denge kurmaya itecektir.
Kalbinin Sesini Dinle (My Big Fat Greek Wedding)

30’lu yaşlarına gelen Toula, ailesi tarafından işletilmekte olan bir Yunan restoranında çalışmaktadır. Toula’nın bu yaşa gelip halen daha evlenmemiş olması ailesi için büyük bir sorundur. Kızlarının bu durumundan dolayı bir hayli endişeli olan aile, bu duruma bir çözüm bulmaya çalışmaktadır. Öte yandan hayatından oldukça sıkılmış olan Toula ise yeni bir şeyler yapabilmeyi umut etmektedir. Bu nedenle yıllardır yürüttüğü işini bırakan Toula, halasının turizm acentasında çalışmaya başlar. Ve mucize eseri büyük bir değişiklikle karşılaşır. Ian isimli çekici bir adama aşık olan Toula, bu halinden son derece memnun olsa da önlerinde ciddi bir engel vardır.
Queen & Slim

Siyahi bir adam ve siyahi bir kadın Ohio’da ilk kez romantik bir buluşma gerçekleştireceklerdir. Bu sırada yolda trafik ihlalinden dolayı polis tarafından durdurulurlar. Birdenbire tartışmada sesler yükselmeye ve olay kavgaya dönüşmeye başlar. Siyahi adamın ise ölmemek ve kendini korumak için polisi öldürmekten başka çaresi kalmaz. Hayatları konusunda dehşete kapılan çiftten adam bir satış görevlisi, kadın ise ceza avukatıdır. Adam ve kadın sıradan yaşamları içerisinde birden kendilerini polisten kaçarken bulur. Ama olay çoktan videoya kaydedilmiş ve dünyaya yayılmıştır. Viral olan video sayesinde çift farkında olmadan, travmanın, terörün, acı çekenlerin sembolü haline gelecektir.
Bir Yıldız Doğuyor (A Star is Born)

Bir Yıldız Doğuyor, yetenekli ancak bilinmeyen Ally’yi keşfedince düşüşün eşiğine gelen bir country müzik yıldızı olan Jackson Maine’i konu alıyor. Jackson Maine, kariyerinde düşüş gösteren bir müzisyendir. Henüz keşfedilmemiş genç bir yetenek olan Ally ile tanışır ve ikili birbirlerinden hemen etkilenir. İkili tutkulu bir aşk yaşamaya başlar ve Ally’nin yeteneğinin farkedilmesi için çalışan Jackson onu sahnenin büyülü dünyası ile tanıştırır. Jack Ally’yi şöhrete kavuşturduktan kısa süre sonra ise Ally artık ünlü bir müzisyen olmuştur. Jack, Ally’nin kariyerinin hızla kendisininkini gölgede bıraktığını fark eder. Kaybolan ihtişamını geri kazanmaya çalışan Jack bu süreçte içsel şeytanlarıyla da yüzleşmek zorunda kalacaktır. İkilinin kariyerlerindeki ayrım büyüdükçe, ilişkileri de hasar almaya başlar… 4 Oscar adayı başarılı oyuncu Bradley Cooper ve Lady Gaga’nın başrollerini paylaştığı filmde Bradley Cooper, ilk kez yönetmen koltuğuna geçiyor. Kadrosunda Sam Elliott, Andrew Dice Clay, Rafi Gavron, Michael Harney gibi oyuncuların da yer aldığı filmin senaryosunda Eric Roth, Will Fetters ve Bradley Cooper’ın imzası bulunuyor.
Umut Işığım (Silver Linings Playbook)

Eski bir tarih öğretmeni olan Pat Salitano (Bradley Cooper), yaşamında değer verdiği her şeyi bir günde yitirmiş bir adamdır. yaşadığı ciddi bir travma sonrası patlar ve ardından mahkeme kararı ile 8 ay rehabilitasyon merkezinde tedavi görür. Çıktıktan sonra hayatını düzene koymak şartıyla ailesinin evine geri yerleşen Pat’in yegane amacı düzgün bir adam olup, işini geri almak ve karısı Vicky’yi bu sayede geri kazanmaktır.
Fakat durum Pat için sandığından daha zor olacaktır. Bir yemekte, aile dostu Tiffany ile karşılaşan Pat, genç kadınla eski eşine ulaşmak amacıyla yakınlaşır. Bir ‘iyilik’ karşılığı Pat’e yardım teklif eden Tiffany, her ikisi içinde umut ışığı olacak yeni bir kapı açacaktır…
Carol

Orta yaşının güzelliğini süren Carol; 1950’lilerin New York’unda pek çok Amerikalı kadının imreneceği bir hayat sürmektedir; sosyetenin tanınmış, zengin isimlerinden. Evli olmasına rağmen kocasından boşanmak ister ve kızının velayetini alabilmek için savaş vermektedir. Therese henüz yolun başında genç bir kadındır. Bir butikte mağaza görevlisi olarak çalışmakta, günlerini sıradan bir şekilde doldururken, bu koca şehirde kimliğini aramaktadır. Bu iki farklı dünyaya ait kadının, Carol ve Therese’nin yolları Manhattan semtinin bu lüks butiğinde kesişir. Carol, Therese’yi görür görmez genç kadının güzelliğinden etkilenir. Şükran Günü’nü yalnız başına geçirmek zorunda kalan Carol, Therese’yi hiç bilmediği coğrafyalara doğru spontane bir araba yolculuğuna davet eder. İki kadın bu yolculuk sırasında birbirlerine beklenmedik bir çekimle aşık olacaklardır. Fakat Amerika henüz 1952 yılındadır ve bu yasak aşka Carol’ın camiasında yer yoktur… Velvet Goldmine‘nın ardından 2000’li yıllarda imza attığı Cennetten Çok uzakta, Beni Orada Arama gibi yapımlarla tanıdığımız Todd Haynes’in yönetmenliğini üstlendiği yapımı Patricia Highsmith’in romanından uyarlayan isim ise Phyllis Nagy. Filmin başrollerini ise Rooney Mara ve Cate Blanchett paylaşıyor.
Zamanda Aşk (About Time)

21 yaşına basan Tim Lake, ailesindeki tüm erkeklerin sahip olduğu gizli bir yeteneğinin olduğunu öğrenir. Lake ailesinin tüm erkekleri zamanda seyahat etme yeteneğine sahiptir ve Tim de artık bunu kullanabilecektir. Bunu fırsat bilen Tim geçmişindeki utanç verici anlara gidip olayları değiştirmeye başlar. Kısa bir süre Londra’ya taşınır ve son derece çekici bir kadın olan Mary’e aşık olur. Tim herkesten gizlediği yeteneğini ilişkilerine de yeni bir ‘boyut’ getirmesi için kullanmaya başlar ve bu sayede her adımı hatasız atlatmayı planlar. Ancak bir süre sonra her sorunu bu şekilde çözemeyeceğini ve hataların da hayatın gerekli birer parçası olduğunu fark eder.
Yönetmenliğini ve senaristliğini Richard Curtis’in üstlendiği filmin başrollerini ise Domhnall Gleeson ve Rachel McAdams üstleniyor.
Hayalet (Ghost)

Molly ve Sam, aşk yaşayan, New Yorklu bir çifttir. Sam cüzdanını taşıyan bir serseri tarafından bıçaklanarak öldürülür. Ruhu bedeni terkettiğinde ölümden sonraki yaşamı yavaş yavaş keşfetme fırsatı bulur. Ölülerin ruhlarının canlılarla aynı ortamda varolduğu ama yaşayanların ruhları göremediği bir ortamdır bu. Yardımsever bir hayalet Sam’in bu yeni durumu kabullenip alışmasına yardım eder. Genç adam artık bazı nesneleri hareket ettirebilmektedir. Ancak eski iş arkadaşı Carl’ın kirli çamaşırları ve Molly ile ilgili kötü planları gün ışığına çıktığında, canlılarla iletişim kurmanın tek yolunun bir medyum aracılığıyla mümkün olduğunu anlar. Sam’in karşısına medyumların belki de en eksantrik olanı çıkacaktır. Birden fazla film türünün klişelerini müthiş bir beceriyle eriten Hayalet, gerçekten de 1990 yılının belki de en sevilen, en sıcak filmi olmayı başarmıştır. Sayısız adaylığının yanısıra Whoopi Goldberg’in ilk Oscar’ına vesile olurken, Patrick Swayze ve Demi Moore’u da Sam ve Molly rolleriyle ölümsüzleştirmiştir.
Çılgın Bir Gece (Date Night)

Çılgın Bir Gece, hiç tahmin etmedikleri bir anda hayatları alt üst olan bir çiftin hikayesini konu ediyor. Phil ve Claire Foster birkaç yıldır evli olan bir çifttir. Onları günleri çocukları ile ilgilenmek, işi gitmek, eve gelmek ve yatmaktan ibarettir. Rutin hayatlarından sıkılan bir gün bir restorana yemeğe gitmeye karar verir. Phil ve Claire basit bir yemeğe çıktıklarını zannederken başlarına tahmin edemeyecekleri şeyler gelir. Gittikleri restoranda yer bulamayan çift, rezervasyon yapan fakat gelmeyen bir çiftin masasına geçerler. Fakat bu hiç de doğru bir karar değildir. Masanın asıl sahiplerinin peşinde tehlikeli adamlar vardır. Phil ve Claire’in onların masasına oturması adamların peşlerine düşmesine neden olur.
Not: Seni Seviyorum (P.S I Love You)

Güzel ve zeki bir kadın olan Holly Kennedy (Hilary Swank), hayatının aşkı İrlandalı Gerry (Gerard Butler) ile evlidir. Gerry amansız bir hastalık yüzünden öldüğünde, Holly’nin de hayatı kararır. Ona yardım edebilecek tek kişi artık yanında değildir. Kimse Holly’i Gerry kadar iyi tanımamaktadır. Neyse ki Gerry her şeyi önceden planlamıştır. Gerry ölmeden önce, Holly’e sadece çektiği acıda değil, kendini yeniden keşfetmesinde de rehberlik edecek bir dizi mektup yazmıştır. İlk mesaj Holly’nin 30. yaş gününde bir pasta ve Holly’nin şaşırıp kalmasına neden olan bir bant kaydı şeklinde gelir. Kayıtta Gerry eşine dışarı çıkıp “kendisinin kutlamasını” istemektedir. Bunu izleyen haftalar ve aylarda, Gerry’nin yazdığı başka mektuplar, şaşırtıcı yöntemlerle gelir. Holly’i yeni maceralara yollayan mektupların her biri aynı imzayla bitmektedir. Not: Seni Seviyorum /P.S I Love You
Love, Rosie

Cecelia Ahern’in “Where Rainbows End” adlı çok satan romanından beyazperdeye uyarlanan “Love, Rosie”; Alex ve Rosie’nin aşklarını, aile ilişkilerini, birlikte büyümelerini ve büyüdükçe değişen hayatlarını konu alıyor. Rosie (Lily Collins) ve Alex (Sam Claflin) 5 yaşlarından beri çok iyi arkadaştırlar. Birbirlerine başka gözle hiç bakmamışlardır ya da gerçekten öyle midir? 18 yaşında yaptıkları seçimler sonucu birbirlerinden uzaklaşırlar. Yıllar sonra aralarına mesafeler girdikten sonra geçmişte yaşadıklarını ve anılarını unutmayı başaramamışlardır.
Ölümsüz Aşk (The Age of Adaline)

Bir çağ değişirken doğmuş olan Adaline Bowman, geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla ‘ödüllendirilir’. 29 yaşında yaşlanmamaya başlar ve yıllar boyunca insanlardan mümkün olduğunca uzak, izole bir hayat sürmek zorunda kalır. Bu süreçte dünyanın sıradışı değişimine de tek başına tanık olur ve bunun zorluğunu tek başına atlatmayı başarır. Bu yalnızlık karizmatik Ellis Jones ile tanışına kadar sürer… Ellis Jones, Adaline’e hayatı gerçek anlamda yaşamanın nasıl bir his olduğunu hatırlatacak, bir adım daha ötesine geçerek gerçek aşkı yaşamasını sağlayacaktır. Adaline, genç adamın ailesiyle geçireceği bir hafta sonunda yine sırrının ifşa olması tehlikesini yaşayınca hayatını sonsuza dek değiştirecek bir karar verir.
Definitely, Maybe (Kesinlikle, Belki)

Will Hayes 30 yaşında, bir kız çocuk sahibi olan ve boşanmanın eşiğine gelmiş bir babadır. Anne ve babasının hikayesini öğrenmek isteyen küçük Maya, Will’i geçmişe geri döndürecektir. 1992 yılında başlayan ve üç farklı kadınla apayrı bir ilişki yaşadığı bu hikayede, Will sevgililerinin isimlerini Maya’dan özellikle saklar. Böylelikle Maya annesinin Will’in hangi sevgilisi olduğunu tahmin edecektir. Bayan Hayes Will’in kolej aşkı Emily mi, uzun süre dostu olan April mi, yoksa özgür ruhlu idealist gazeteci Summer mıdır?
Eat, Pray, Love (Ye, Dua Et, Sev)

Efsanevi aktrist Julia Roberts’in Pretty Woman (Özel Bir Kadın) sonrası romantik komedi zincirlerine eklenen bir yapım ile karşı karşıyayız. Elizabeth Gilbert’in filmle aynı ismi taşıyan ve kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı ses getirici kitaptan beyazperdeye uyarlanan filmde, acılı bir boşanmanın ardından kendini bulma ümidiyle İtalya, Hindistan ve Bali’yi kapsayan uzun bir gezi turuna çıkan Elizabeth’in hikayesi anlatılıyor. Tabi ki bu geziyi genç kadın için unutulmaz kılacak olan şey, yakışıklı Latin erkeği Javier Bardem’in canlandırdığı Felipe’nin Elizabeth’in kalbini çalması olacaktır.
Yine de romantik filmler söz konusu olduğunda herkesin istek listesi aynı değildir. Bununla birlikte, yukarıda listelenen filmlerden herhangi biri Sevgililer Gününüzü mükemmel de kılabilir. Peki sizin tercihiniz bu filmlerden hangisi olurdu?